Kibarca Öldürmek
Yerel bir çetenin yönettiği,
yüksek bahisli ve korumalı bir poker oyunu sırasında bir soygun meydana
gelir. Soygunu gerçekleştirenler arkasında pek çok iz bırakır. Bu soygunu
araştırmak ve gerçekleştirenleri öldürmek işi profesyonel bir kiralık katil
olan Jackie Cogan’a verilir. Soğukkanlılığı ve acımasızlığı ile tanınan Jackie
duygusal iletişimden hoşlanmadığı için işini 'temiz' ve 'kibarca' yapar. Jackie
aynı zaman da yaşadığı ülkenin gerçek yüzünü görebilen bir adamdır.
Brad Pitt’in kariyerinde ilk kez kiralık katil rolünde yer
aldığı film, eski Boston savcısı, yazar George V. Higgins’in “Cogan’s Trade”
adlı romanından uyarlandı. Brad Pitt’e filmde Richard Jenkins, James Gandolfini
ve Ray Liotta eşlik ediyor.
Açılış sekansında genç bir adamın tünel gibi bir yerden
geçtiğini ve arada başkan adayı Barack Obama’nın halka seslendiğini görüyoruz.
Burada izleyici anlıyor ki ülke de fırtına öncesi sessizlik hakim ve ülke bir
geçiş sürecinde bulunuyor.
İzleyici, filmin, çete ve kiralık katil olgusundan çok
vermek istediği mesajı daha ilk dakikalardan anlıyor. Film boyunca, araba
radyosu ya da barlardaki TV’lerden verilen haberlerden veya billboardlardaki
afişlerden, bir derdim var diye bağırıyor adeta. Hatta bu bilgilerin
verilmediği düşünülse film, izleyici için ara sıra sıkıcı, zor ilerleyen ve
anlamsız bir hal alabilirdi. Seyirciye, 2008 yılında gerçekleşen ABD başkan
seçimi öncesi soygunun gerçekleştiği aktarılıyor.
Filmin esas vermek istediği mesajı, seyirci, filmin sonunda
Brad Pitt’in canlandırdığı karakter sayesinde öğreniyor. Jackie karakteri ABD
başkanın belirlendiği gece işini bitirmiş ve parasını alacak olmanın mutluluğu
ile patlayan havai fişeklerin arasından bir bara gelir. Havai fişekler
göstergebilimsel olarak hazza ve zafere işaret ediyor. Bu sırada yeni başkan
Obama ilk konuşmasını yapıyor. “ Siyah, beyaz, Asyalı, gay, normal,kadın,erkek…
Biz hiçbir zaman bireysel bir toplum olmadık. Hepimiz farklıyız ama hepimiz
eşitiz. Biz her zaman Amerika Birleşik Devletleri olduk. Tek bir toplum, tek
bir insan olduk. Demokrasi, özgürlük… Biz biriz.” Bardaki TV’den konuşmayı
dinleyen Jackie yanındaki adama: “Güldürme beni. Ben Amerika’da yaşıyorum ve
Amerika’da tek başınasın. Burası sadece ülke değil, burası aynı zamanda bir iş.
Şimdi bana paramı öde.”
Jackie karakterinin bu sahnesi ile Amerikan rüyası diye bir
şeyin gerçek olmadığını yönetmen seyirciye aktarıyor. Ekonominin kötü olduğu, kumar
oyunlarının, çetelerin, silahlanmanın, uyuşturucunun ve alkolün yaygın sorunlar
olduğu anlatılıyor. Bireylerin para için çeteleşip kumar oynan yerleri bile
soyduğu vurgusu var. Mutsuz olan ve geçim sıkıntısı çeken yalnız bireylerin alkol
ve uyuşturucuya yöneldiklerini de dile getiriyor. Aile ve evliliklerin
filmlerde gösterildiği gibi olmadığını Mickey karakteri üzerinden aktarıyor. Yeraltı
dünyasının bile birbirine girebildiğini ve orada da bir piyasa olduğunu hatta o
an için durgun olduğunu söylemekten de geri durmuyor. Yani izleyiciye, Amerika’nın
tek büyük güç, bir millet olduğunun sadece lafta olduğunu vurguluyor. Diğer Hollywood
filmlerinde gösterildiği gibi herkes şahane evlerde oturup, lüks araba, süper
kariyere sahip olmadığını bunların sadece senaryo olduğunu gözler önüne
seriyor.
Çekimler filmin ruhuna uygun olarak dış sahnelerde kasvetli
yağmurlu havada geçiyor. İç sahnelerde ise daha loş ışıklı mekanlar kullanılmış.
Film ismini, aslında soğukkanlı ve acımazsız bir katil olan
Jackie’nin para uğruna, uzaktan, duygusal temasa girmeden işini yapmak
istemesi, kibarca ve sessizce öldürme çabasından alıyor.
Meraklısının sabırla izleyip keyif alacağı bir yapım olan
Kill Them Softly, hafta sonu için doğru seçim olabilir. Sanatla kalın…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder