21 Ağustos 2013 Çarşamba

İNSANIN İNSANA YAPTIĞI

Hepimiz bir mutluluğun, iç huzurun peşindeyiz. Ama bunun gerçekleşmesi için diğerlerine kendi doğrularımızı kabul ettirmekten başlayarak, sözlü ve fiziksel olmak üzere şiddete meyilliyiz. Dil, din, cinsiyet, zevk, bilgi ve en önemlisi ırk ayrımcılığı günlük olarak bile egolarımızı tatmin etmekte yada kırmakta, sinirlendirmekte. Kur'an'da der ki, "Eğer isteseydim hepinizi tek tip yaratırdım ama hepinizi ayrı ayrı yarattım." Kaynaşma işleminde pek başarılı olduğumuz söylenemez. Kin, öfke, korku ve kaygıların bizi yönetmesine izin veriyoruz.

Bu hafta sizlere biz insanların insanlıktan çıktığı dönemleri anlatan filmleri paylaşacağım.

1) Grbavica
Film, savaş sonrası SarayBosna'da yaşayan bekar bir annenin ızdırabı anlatıyor. Esma, Bosna Savaşları sırasında Sırp askerler tarafından tecavüze uğramıştır. Bir yandan bu korkunç günlerin izini silmeye çalışırken bir yandan da sağlıklı bir şekilde on iki yaşındaki kızını yetiştirmeye çalışmaktadır. Kızına babasının savaşta öldüğünü söylemiştir. Ancak gün gelir işler karışır. Çocuğun okulunda düzenlenen bir gezi için babasının ölüm kağıdı gerekir ve işte o andan itibaren gerçekler yüz üstüne çıkmak zorunda kalacaktır. Film 2006 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü almıştır.

2) Çit – Rabbit Proof Fence
Ailelerinden zorla koparılan üç Aborjin kızın beyaz ırk tarafından acımasızca anne babalarından koparılarak beyaz varlıklı ailelere hizmetçi olarak verilmelerini konu alıyor film. 1931 yılında Avustralya yerlisi çocuklar ailelerinden koparılarak uzaklarda bir kampta toplanmaktadırlar.
Üç kız çocuğu kaderlerine boyun eğmemeye karar verip, yeniden annelerine kavuşmak için kaçmaya kalkışır. 1900'lü yılların başından 80'li yıllara dek süren bir hükümet politikası vardı. Buna göre ülke genelindeki tüm melez çocuklar (Aborjin'lerden biri ile beyaz ırktan birinin evlenmesi sonucu dünyaya gelen çocuklar) devlet tarafından çok küçük yaşta ailelerinden zorla kopartılıyorlardı. Bu ırkçı politikanın tek bir amacı vardı; vasıfsız insanlar olarak gördükleri bu melez çocukları özel kamplarda eğitmek ve ileride beyazlara hizmet etmeleri için yetiştirmek. Onlar için çocukların ailevi duygularının pek bir önemi yoktu.

3) İnsan Lekesi
ABD’nin en prestijli üniversitelerinden birinde iyi bir kariyeri olan Coleman Silk seçkin bir profesördür. Bir temizlik işçisiyle olan evlilik dışı ilişkisi ortaya çıktığında, 50 yıldır en yakınlarından bile sakladığı bazı sırlar ortaya çıkarak hayatını alt üst etmek üzeredir. Arkadaşlık ettiği yazar Nathan Zuckerman, Silk’in ilişkisi üzerine eğildiğinde tüm bu sırlar yavaş yavaş ortaya çıkmak durumunda kalır. Silk’in bilinenden çok daha farklı bir kişisel tarihi olduğu çarpıcı bir şekilde kendini belli eder. Filmin sonunda Coleman Silk'in yıllarca kendini beyaz ırka sahip olarak tanıtmış, gizlenmiş bir siyahi ırka ait olduğu ortaya çıkar.

4) Kalpazanlar
Alman Nazi Partisinin 1936’da gerçekleştirdiği en büyük kalpazanlık operasyonunu anlatan ve gerçek bir olaydan esinlenilerek çekilen bu film, II. Dünya Savaşı sırasında geçiyor. Irkçı Nazilerin, savaşın tek kazananı olabilmek için çevirdikleri dümenlerden biri de sahte para basarak diğer ülke ekonomilerini iflasa sürüklemektir. Bu operasyon için özel bir grup kurdurulur. Yahudilerden kurdukları oluşuma, el sanatları ve kalpazanlık konusunda çok iyi olan Salomon 'Sally' Sorowitsch da dahil olur. Yoksulluktan kurtulan yaşamlarına rağmen, içinde bulundukları durum onları rahatsız eder. Dindaş ve ırktaşlarının dışarıda katledilmesi yüzünden vicdanlarıyla karşı karşıya getirir.

5) Schindler List
Film, Oskar Schindler adlı bir Alman iş adamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi'nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasındadır.

6) Özgürlük Rüzgarı
1920'li yılların ortaları... İrlanda, halen İngiltere'nin bir parçası ve koloni olarak varlığını sürdürmektedir. İngiliz askerlerin İrlanda halkına yaptığı eziyetler de halen dinmemiştir. Damien bu vahşete şahitlik eden binlerce insandan biridir. Bir süre sonra kendisini bu şiddete karşı bir şeyler yapmak zorunda hisseder. Bunun üzerine İrlandalı cumhuriyetçilerin yanına gider. Ancak barış ve barışın getireceği yeni acılar yakındır.

7) Malcolm X
Malcolm, dönemindeki birçok siyahi vatandaş gibi oldukça zorlu ve acı dolu bir hayat geçirir. Bu olumsuz şartlar onu yaşayabilmek için küçük hırsızlıklar yapan birine dönüşmeye zorlar. Suçlarından dolayı hapishaneye gönderildiğinde ise bambaşka bir kimlik edinmeye başlar. Burada dahil olduğu ilginç toplulukta dinin de yardımıyla gerçek kimliğini bulur. Vakti gelip dışarı çıktığında ise bambaşka biri olmuştur. Artık kendilerini suçlu olmaya zorlayan genel zihniyete karşı başkaldırma zamanıdır. Amerikan tarihinin en önemli insan hakları savunucularından biri olan Malcolm X'in hayatı, Spike Lee'nin yaratıcı bakış açısı ile beyaz perdeye aktarılıyor.

8) Yağmuru Beklerken – Golemata Voda
Tanınmış Makedon politikacı Lem Nikodinoski, kalp krizi geçirerek hastaneye yatırılır. Hastanede kaldığı günler boyunca Nikodinoski, geçmişe bir yolculuk yaparak 2. Dünya Savaşı'nın ardından 12 yaşında bir çocukken gönderildiği yetimhanedeki günlerini anımsar... Savaş yeni bitmiştir. Diğer yetimlerle birlikte Lem de, komünist askerlerce yakalanarak çocukların bulunduğu bir yetimhaneye yerleştirilir. Emir-komuta zinciri ve katı disiplin kurallarıyla yönetilen ideolojik bir işçi kampıdır burası. Günün birinde kampa, gizemli bakışlara sahip, Isak isimli bir çocuk gelir. Isak daha en başından, otoriteyi sorgulama cesareti gösterebilen, başına gelecek tehlikelere dayanma gücü olan özel bir insan olduğunu belli eder. Bu sayede kısa süre içinde Lem ile Isak arasında bir dostluk kurulur. Isak, Lem için belki de hayatta kalmak için bir şans, bir nedendir. Çocuk gözünden savaş sonrası buhran,yıkıntı ve şiddeti görmek isteyenler için...

Bunlar şiddetin, savaşın ve insanlığın egosunun ne kadar yıkıcı olduğunu gösteren hatta cennetten kovulmamızı haklı kılan sebeplerin sadece birkaç örneğidir. Şeytan vs suç atmanın bir mantığı yoktur. İnsanın insana yaptığını başka hiç bir varlık yapamaz.


Bu yazıyı "İncir Kuşları" adlı Sinan Akyüz kitabını bitirdikten sonra kafamda şekillendi. Kitabı okumanız, filmleri izlemeniz dileklerimle... Sanat ile kalın.



-NOT: Sochi katliamı (Çerkes Katliamı) üzerine bir filmi veya belgesel bulamadığım için paylaşamadım. Çekilip çekilmediği konusunda da bir fikrim yada duyumum yok. Bilen, duyan, izleyen var ise paylaşırsa sevinirim.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Dada DA da Da dA

Dada Akımı Hakkında

Dada, I. Dünya Savaşı yıllarında başlamış, savaşın ve sonrasında yıkıntılarının yarattığı öfke ve buhranın getirdiği bir akımdır. Dada, 1916 – 1924 yılları arasında etkili olmuştur. Dada hareketinin bir diğer önemli özelliği, sürrealizmin önünü açması ve hatta temellerini atmasıdır. 1924 sonrasında Dadacı pek çok sanatçı daha sonraları sürrealist hareket içinde etkili olmuştur. Dadaizm yaratıcıları, akımın ismini koymakta sözlükten yararlanmışlardır. Sözlükten rastgele bir sayfa açan ve Fransızca çocuk dilinde tahta at anlamına gelen bu kelimeyle karşılaşan sanatçılar da akıma Dadaizm, Dadacılık adını vermişlerdir.


Mantıksızlık ve var olan sanatsal düzenlerin reddedilmesi Dada'nın ana karakteridir. Akım, dünyanın ve insanlığın içine düştüğü umutsuzluk ve dünyanın değişkenliğinden etkilenir. Dadacı sanatkarlar, kamuoyunu şaşırtmak için eserlerinde estetiğe karşı çıkıp, burjuva değerlerinin -kibarca- kötülüğünü vurguluyorlardı. Dada, sanata karşı doğanın yanındadır. Dada'ya göre doğada anlam yoktur her şey içgüdüsel ve spontanedir. Bu sebepten sanatta da anlam olmamalıdır. Dadaist sanatçılara göre ‘yüksek ve güzel’ ilan edilen –sanatı- üreten ve onu baş tacı yapan toplumla, I. Dünya Savaşı'na sebep olan toplum aynı toplumdur. Bu çelişki yüzünden, Dadaistlere göre –sanat- dolaylı yoldan da olsa suçludur. “Yani eğer Alman erkekleri, Fransızları ve Rusları süngüleriyle şişlemeye, sırt çantalarında Goethe'nin kitabıyla gidiyorlarsa, bunu, Sanat insanlığı aptal yerine koyduğu, insanların dünyayı olduğundan daha güzel bir yer olarak görmelerine sebep olduğu için yapıyorlardı.” Dadaistler kabul edilmiş estetik, yüksek, simetrik, güzel ve geleneksel anlamın kurallarını reddetmiş ve acımasızca saldırmıştır. Bir anlamda dadaistler yeni bir sanat yaratmaktan çok, kabul görmüş sanat anlayışlarını yıkmayı amaçlamışlardır.

Dadaizmin bu her şeye karşıt tavrı, geleneksel heykel, resim ve grafik tasarımın da görsel diline devrimci nitelikler getirmiştir ve kolaj - fotomontaj gibi teknikleri doğurdu. Dadaist sanatçılar geleneksel artistik biçimlere ve malzemeye karşı çıkıp, nesnelerin asıl kimliklerini kaybedip yeni yapı ve şekillere dönüştürdüler.


Dadaizmin öncülerinden biri olan Hans Arp: "Dada, insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. Dada, insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. İşte bu yüzden biz, Dada'nın büyük davulunu bütün nefesimizle üflüyoruz. Dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir. Dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. Dada, erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. Dada, saçma olan için vardır ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. Dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. Dada doğadan yana ve Sanat'ın karşısındadır".

Dadaist Sanatçılar;

Christian Schaad
Zürih’te çalışan Ressam Schad, atık malzemeler kullandı. 1918′den sonra bu tür nesnelerle fotogramlar yaptı. Onun anısına Dadaistler kamera kullanmadan yapılan bu fotoğraf biçimini “Schadograph” olarak adlandırdılar. Opak ve yarı geçirgen/saydam nesneleri pozlandırmada tecrübe kazanan Schad’ın fotoğraflarındaki ters tonlar ve sert konturlar, fotoğraftaki gerçekliğin göreceli olduğunu gösterir.


Man Ray
Kendi resimlerinin fotoğrafını çekerken, fotoğraf tekniğini kendi kendine öğrendi. Cam negatif üzerindeki jelatin emülsiyonu oymacılıkta kullanılan aletlerle kazıdı. Bunlardan kontakt baskılar yaptığı zaman fotoğrafta çok keskin siyah konturlar oluştu. Avrupalı Dadaistlerden etkilendi.“Rayograph” adını verdiği sayısız fotogram üretti.
Filmi geliştirme sırasında ışıklandırma prensiplerinden yararlanarak sert tonların sınırlarında siyah çizgiler oluşturdu. Genel olarak bu yönteme  ”Solarizasyon”denir. Ray, solarizasyon tekniklerini birçok figür çalışmalarında ve portrelerinde kullandı.



Latzlo Moholy-Nagy
Nagy “Fotografik görüntü”nün bireysel duyarlığı geliştirme yolu olduğunu savundu. Fotoğraf ve resmi birleştirdi, fotografik yapıyı değiştirecek, geliştirecek her tür teknik müdahale yolunu kullandı. Nagy’nin çalışmaları, boşluğu ve zamanı keşfetmeye ve açıklamaya çalışır. Bunu yarı soyut hareketler yaparak, durağan görüntüleri tekrar eder biçimde kullanarak yapar.






















Marcel Duchamp
Çalışmaları Sürrealist ve Dadaist sanat hareketlerine paraleldir. Duchamp’ın I. Dünya Savaşı sonrası batı sanatının gelişmesine önemli etkileri olmuştur. Denemeler yapmaktan hoşlanan Duchamp, sanatsal süreçler ve sanat pazarlaması üzerine geleneksel düşünceye meydan okumuştur. Man Ray ile New York Dada aktiviteleri içine fikirleri ve absürdlükler ile katkıda bulunmuştur. Bu dönemde Readtmades ve The Large Glass çalışmalarını geliştirmiş ve ”found art” kavramı üzerinde çalışmıştır. Duchamp’ın Dada hareketi ile en fazla bağdaşan çalışması 1917 de Society of Independent Artists’de sergilenen Fountain isimli çalışmasıdır.




John Heartfield
Heartfield 1918′de Berlin Dada Klübüne ve Alman Komünist partisine katıldı. 1920′de Berlin’de düzenlediği 1. Uluslararası  Dada Festivali ile Dada hareketi içinde oldukça aktif bir konuma geldi. 1924′te sanatı üzerinde etkili olan Berthold Bretch ile buluşmasını takiben, fotomontaj çalışmalarını bir politik ve artistik ifade biçimi olarak geliştirdi. 1933′ten sonra fotomontaj çalışmalarına Çekoslovakya’da devam etti.


Sanat kim ya da ne için olursa olsun, sanat ile kalın…


14 Temmuz 2013 Pazar

İç Dünyasında Yaşayanlara…

Kürk Mantolu Madonna

Yoğun iş ve ülke gündemi nedeni ile yazılarıma bir süre ara vermiştim. Fakat sanat benim içimde öyle durdurulamaz bir etkiye sahip ki yazıya dökülmek istiyor. Evet, blogumuzun adı “Görsel Sanat Merkezi” ama bu hafta geç tanıştığım, kendimi bulduğum ve zihnimde harikulade görüntüler yaratan (bırakan) bir kitap üzerine yazacağım. Sabahattin Ali’nin “Kürk Mantolu Madonna”sı…

Öncellikle kitabın usta kalemi Sabahattin Ali’ye değinip, anmak istiyorum. Sabahattin Ali 25 Şubat 1907’de Gümülcine’de doğdu. İstanbul’da İlköğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra Yozgat’ta bir yıl öğretmenlik yaptı. 1928’de MEB tarafından Almanya’ya gönderildi. 1930 yılında yurda döndü. 1948’de bir yazısı yüzünden tutuklandı, üç ay hapis yattı. Sürekli izlendiği için yurtdışına kaçmak istedi. 2Nisan 1948’de Kırklareli dolaylarında bir kaçakçı tarafından öldürüldüğü iddia edildi. Gerçekçi, bireyin iç dünyasına, ruhuna, düşüncelerine eğilen, depresif, melankolik tarzı ile günümüzde dahi modernliğini, yeniliğini ve etkinliğini yitirmeyen yani daima güncelliğini koruyan eserler bıraktı. Eserleri; Değirmen, Kağnı, Ses, Yeni Dünya, Sırça Köşk adlı öykü kitapları, Dağlar ve Rüzgar isimli kitapta topladığı şiirleri, Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna isimli romanlar.

Kitabı okumaya başladığınız ilk andan itibaren onunla bir bağ kuruyorsunuz. Aşk gibi bir bağ. Bitmesin istiyor ama okumaktan da kendinizi alamıyorsunuz. Ve okumak için özel bir vakit ayırmak istiyorsunuz. Yani yolda bir yerlere gidip gelirken okumaya kıyamıyorsunuz. Kitapla buluştuğunuz anda hiçbir dış kuvvet sizi kitabın dünyasından çekip alamıyor. Kitap sizi içine alıyor ve yaşatıyor. Evet, kitabı okurken yaşadığınızı, yalnız olmadığınızı hissediyorsunuz. Kitabı okuyan çoğu kişiden duyacağınız söz ise “sanki romanı ben yazmışım, benim iç dünyamı anlatmış”. Aslında roman, kendi tarzını oluşturmuş her sanatçıda olduğu üzere yazarın hayatından izler taşıyor. Romanın ana karakteri olan ve iç dünyası ile okuyanı kendine bağlayan Raif karakteri, Sabahattin Ali gibi bir süre Almanya’ya gönderilip orada yaşıyor ve bir süre sonra geri dönmek zorunda kalıyor. Okuyucu bu açıdan bakıldığında “Sabahattin Ali kitapta aslında kendi iç dünyasını kendi yaşadıklarını romanlaştırmış” diye düşünmekten kendini alamıyor.

Romanın oldukça gerçekçi ve asla yaşlanmayan bir dili var. Bireyin iç dünyasına ait aforizmaları, dil kullanımı, imajinasyona yönlendiren anlatım şekli ile roman adeta görsel, ruhsal ve sanatsal bir şölen. Dünyayı, insanları, hayatı ve en önemlisi kendi iç dünyanızı sorgulamayı bırakıp, öylesine yaşamaya başladıysanız, “Kürk Mantolu Madonna” size duygularınız olduğunu, dünya üzerinde yalnız olmadığınızı hatırlatacak ve size can suyu verip yaşama döndürecek.

Roman üzerine aktarmak istediğim çok fazla olgu var. Fakat en iyisi onun size kendisini anlatması…

Kitaptan alıntılar:

“ İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu”

“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar”

“Ben gene eskisi gibi dünyadan uzak ve daima tasavvurlarımın ve iç dünyamın bir oyuncağıydım”

“Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim”

“ – Berlin’de yalnızsınız değil mi?
  • Ne gibi?
  • Yani… Yalnız işte… Kimsesiz… Ruhen yalnız… Nasıl söyleyeyim… Öyle bir haliniz var ki…
  • Anlıyorum, anlıyorum… Tamamen yalnızım… Ama Berlin’de değil… Bütün dünyada yalnızım… Küçüklükten beri …
  • Ben de yalnızım… Boğulacak kadar yalnızım… Hasta bir köpek kadar yalnız…”
“Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi”

“Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım… Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir…”

“Kendimi herkesin akıllısı veya duygulusu yerine koymak istemiyorum. İç ve gül!”

“Bu insanlar dünyada nasıl yaşamak lazımsa öyle yaşıyorlar, vazifelerini yapıyorlar, hayata bir şey ilave ediyorlardı. Ben neydim? Ruhum, bir ağaç kurdu gibi beni kemirmekten başka ne yapıyordu?”

“Her şeyi, her şeyi, bilhassa ruhumu hiç bulunmayacak yerlere saklamalı…”



Sanatla kalın…

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Moda Çizgileri – 7

Merhabalar;

Çizimlerim hakkındaki yazı dizisini bu hafta toparlayıp bitiriyorum. Hemen başlayalım…

Siyah yarasa kollu, göğüs kısmı oturan belden aşağısı salaş bir bluz… Siyah strech pantolon… Kırmızı kemer, bileklikler, klasik topuklu ayakkabılar ve çilek şeklinde uzun kolye…

Siyah – beyaz renk uyumunu seviyorum. Büzgülü askı ve kemeri siyah elbisenin, geri kalanı beyaz ve salaş bir tarza sahip. Gümüş rengi aksesuarları ile dikkat çeken sandaletler ile kombinledim. Minik gümüş küpeleri ve yusufçuk kolyesi ile de aksesuarlarını oluşturdum.

Neon renkler moda bu yıl bu da benim neon kombinim. Lacivert ve yüksek belli kalem etek, üzerine somon rengi gömlek. Pudra rengi ayakkabılar, gömleğin kıvrık olan iç kol rengi ile uyum sağlıyor. Beyaz inci küpe ve lacivert, somon, pudra renginde düşündüğüm tahta bileklikler ise aksesuarlarını oluşturuyor.

Gelinlik çalışmam. Boyundan askılı ve vücudu saran gelinliğin ön kısmında usturuplu bir yırtmacı bulunuyor. Bel, eldiven ve duvak kısmında parıltılı dantel işlemeleri bulunuyor. İnci küpe ve inci tacı ile de aksesuarlarını tamamladım.

Maskülen tarza sahip güçlü bir bayan yaratmayı da seviyorum strech Jean pantolon, üzerine beyaz karpuz kollu gömlek, onun üzerine ise siyah kumaş yelek. Kemer süslemeleri olan sivri burun topuklu çizmeler jeanin üzerine çekilmiş. Halka küpeler, turkuaz su damlası şeklinde kolye ve siyah deri kemer aksesuarları… Saçları önden kaküllü kesilmiş ve atkuyruğu yapılmış.

Bir maskülen tarz çalışması daha… Yine beyaz karpuz kollu hakim yaka gömlek, açık gri kumaş yelek, kurşuni gri bol paça kumaş pantolon, kırmızı klasik topuklu ayakkabı, kırmızı kravat ve siyah deri kemer…

Karakter çalışmalarımdan biri… Boyundan askılı, dar kesim, denizkızı modeli elbisenin ön kısmında kelebek şeklinde bir kumaş aksesuarı bulunuyor. Saçları kaküllü, dalgalı ve topuz şeklinde dağınık toplanmış. Pembe püsküllü bileklik ve kelebek şeklinde küpeleri ile benim peri kızım.

Bir diğer gelinlik çalışmam. Askısız üstü olan gelinliğin yakası kalp şeklinde geliyor. Göğüs ve bel kısmı vücuda oturan gelinliğin etek kısmı salaş bir şekilde uzanıyor. Göğüsün hemen altında ve sanki omzundan düşmüşcesine duran askı görünümünde pembe çiçek aksesuarları bulunuyor. Aynı çiçeklerinden bir de tacı bulunuyor. Duvağı ve eldivenleri beyaz düz tülden. Çiçeklerin ortalarında beyaz inciler var ve aksesuar olarak da sadece tek beyaz inci küpe takıyor.

Otantik tarz ile günlük tarzı harmanlama çalışmam. Mor ve ucu haki yeşil eteğin üzerinde otantik çizgiler ve yaldızlı süsler bulunuyor. Dore aksesuarlı sandaletler eteğin yaldızlarına uyum sağlıyor. Beyaz boyundan askılı bluz ise otantik tarzı hafifletip göz yormuyor ve modern bir hava veriyor. Dore halka küpeler ve tahta olarak düşündüğüm mor-pembe-sarı bileklikler ile tarzı tamamlıyorum.

Kırmızı ve yanları ortası büzgülü diz altı elbisenin derin bir göğüs dekoltesi var. Siyah, Mary Jane tarzı bilekten bağlı, sivri burun ayakkabı ile kombinledim. Çilek şeklindeki kolye-küpe seti ile çalışmamı tamamladım.

Rock’n’Roll tarzı… Siyah, deri, yaka-omuz ve manşetlerinde metal zımbaları olan ceket… İçine askısız beyaz bluz… Altına siyah, strech, kumaş pantolon… Onun üzerine çekilmiş metal kemer süslü, sivri burun, çivi topuklu çizme… Gümüş halka küpeler, deri metal zımbalı kemer, gümüş kolye ve siyah damla gözlükler…

Salaş ve sportif… Üst üste giymiş gibi görünen beyaz-turuncu çizgili t-shirt… Kahverengi, üzerinde turuncu, sarı taşlar bulunan iri tokalı bir kemer… Beyaz bol ve cepli pantolon… Krem rengi kep ve bez ayakkabı… Pantolondan sarkan ve bileği saran zincir aksesuarları… Halka küpeleri…


Görsel sanatlar benim hayatım . Çizimlerimi size aktardığım son hafta umarım beğenmişsinizdir. İlerleyen zamanlarda farklı görsel sanatlar üzerine yazılarım olacak. Sanat ile kalın…

19 Mayıs 2013 Pazar

Moda Çizgileri – 6


Selamlar


7. haftada bitirmeyi düşündüğüm moda çizgileri yazı serimin 6ncı haftasında çizimlerimi sizlere vakit kaybetmeden aktarmaya başlıyorum.

Denizci kız kıyafeti Kayık yakalı, yarasa kollu, gövde kısmı salaş, etek kısmı ise strech olan kalın askılı bir elbise. Mavi ve beyaz çizgili elbisenin askıları mercan rengi ve mercan rengi bir de denizyıldızı süsü var. Mercan rengi kırmızı klasik ayakkabıları ise stilini pekiştiriyor. Kaptan şapkası, çapa şeklindeki kolyesi ve piposu ise aksesuarlarını oluşturuyor.


Helenistik tarzı günümüze uyarlama çabası olarak adlandırabiliriz bu çizimimi Kirli beyaz renge sahip elbise, mini pileli eteği ve ona uygun şekilde pileli üçlü askı tasarımı ve gövde kısmı salaş kesimi ile Helenistik tarzı modernize ediyor. Gladyatör tarzı pencereli bir çivi topuk çizme ile tarzı sade bir şekilde tamamladım.


Günlük bir kıyafeti tarz hale getirme çalışmam. Strech Jean pantolon, büzgülü koncu ile dikkat çeken sivri burun ve çivi topuklu botlar… Üzerine gri renk boğazlı body, onun üzerine ise siyah beyaz çizgili gövde kısmı salaş belden oturup dar inen askılı bir tunik…

Buz mavisi düşündüğüm elbisenin bel kısmını vurgulayan kısmı metalik mavi. Eldivenleri ve ayakkabıları da aynı şekilde metalik mavi… Elbise tül kumaştan, vurgu yerleri ve eldivenler ise saten… Stilleto tarzı ayakkabıları bilekten bağlamalı ipleri ile klasik görünümü hafif kırmaya yardımcı oluyor.


Dağınık bir Rock’N’Roll tarzı çalışmam. Siyah body üzerine kısa, zımbalı ve baskılı t-shirt… Yeşil strech pantolon, mor zımbalı kemer, mor bilekli bez ayakkabılar… Kırmızı kravat ve pembe tek parmağa takılan pembe eldiven…


Beyaz karpuz kollu ve şeffaf tül eklentili gömlek, siyah şalvar tarzı pantolon, pantolonun üzerine çekilmiş sivri burun ve siyah-yeşil deri kayışlarla hareketlendirilmiş kahverengi çizme… Kırmızı, kalın, kumaş kemer, siyah kafesli deri bileklikler, gümüş künye şeklinde kolye aksesuarları… Kadın külhanbeyi çalışması


V yakalı, yarasa kollu, diz üstü etek boyu, şık yırtmacı, bele oturan kesimi ve korseyi andıran bağcık süslemeleri ile yeşil-mavi tonlardaki batikli kumaşı ile dikkat çeken bir elbise modeli. Stilletto tarzı ayakkabıları, kolu kaplayan kumaş bilekliği ve tasma şeklindeki kolyesi de aynı ton ve bağcık vurgusu ile tarzı bütünledim.


Çocuksu ve renkli bir tarz Karpuz kollu çiçek baskılı tunik, altına kısa mor tayt, beyaz renk fakat mor ve pembe bağcıklı bilekli bez ayakkabılar… Pembe inci kolyesi ve mor minik tokaları ise aksesuarlarını oluşturuyor.

Haftaya son bölümde moda çizgilerimi toparlıyorum. Sanatla kalın…

12 Mayıs 2013 Pazar

Moda Çizgileri - 5


Moda Çizgileri – 5
Merhaba
5. hafta da çizimleri aktarmaya devam…


İlk çizimde sade bir atlet ve jeani şık bir hale getirmeye çalıştım. Jean’e çapraz şekilde bağcıklar ve büzgülü dar paça olarak düşündüm. Sivri burun babet, halka küpeler ve kolye ile tamamladım.

Yine günlük, spor bir tarzı şık bir hale getirme çabalarım. Siyah – beyaz tişörtü romantik ve gentleman kuru kafa ile hareketlendirdim. Strech jeanin paçaları büzgülü ve kısmen kesikleri var. Gözlük, bileklikler ve halka küpeler aksesuarlarını oluşturuyor. Yumurta burunlu babetlerle tamamladım.

Dans ederken uçuşacak bir model. Püsküllü eteği, bel kısmı oturan ve derin göğüs dekolteli abiyeyi Mary Jane tarzı sivri burun bir ayakkabı ile tamamladım. Derin göğüs dekoltesini zincirli bir kolye ile perçinledim.

Günlük tarzda bir kıyafeti nasıl sofistike bir hal alır? Üstü üste giymiş gibi görünen t-shirt, dar büzgülü paça , sivri burun babet, güneş gözlüğü, sallanan bileklik ve küpeler ile…

2006 Eurovision Tina Karol – Show Me Your Love şarkısını söylerken keşke kıyafeti böyle olsaydıdan yola çıkarak çizime döktüğüm bir kıyafet. Kat kat etekleri ve siyah beyaz kombini, savaşçı edası ile salınan kumaş parçaları ile detaylandırdım.

Mayokini, mini etek, file çorap, boksör ayakkabısı, bolero tarzında çizgili deri ceket ve sarı saçları arasına örgü ile katılmış siyah deri iplikler ile karman çorman bir tarz Christina Aguilera’nın “Dirty” şarkısından esinlenerek çizgilere dökmüştüm.



Rock ‘N’ Roll tarzı çalışmalarımdan biri daha… Siyah boyundan bağlı bluz üzerine, yarım melek kuru kafa baskılı t-shirt. Mini Jean etek yırtıklar ve zincirler ile süsledim. Zımbalı deri tasma, bileklik, kemer ve güneş gözlüğü aksesuarlarını oluşturuyor. Gladyatör tarzı zımbalı deri sandaletleri ile tarzı tamamladım.

Kahverengi ve çam yeşili rengini maskülen bir tarzla kombinleme çalışmam. Fötr şapka, gömlek üzerine kravat, kapri, parmaksız eldiven, üç renkli bileklik ve bez bilekli ayakkabı…

“Ben Kalender Meşrebim” cover’ında Aylin Aslım’ın giymesini istediğim elbise Kalp şeklinde gelen göğüs kısmı, düşük gibi duran askı tarzı ile kırmızı mini elbise altına siyah tayt. Bilekten bağlamalı, kumaş, hasır örgü detaylı dolgu topuğu ile dikkat çeken ayakkabı. Tacı ve gerdanlığı mücevherlerini oluşturuyor. Bir elinde parmaksız siyah eldiven diğer elin uzun kırmızı, belinde boncuklu kalın kemeri ve elinde sigarasının takılı olduğu takımı aksesuarlarını oluşturuyor.

50’li yılların modasını yorumlama çabalarım. Siyah kare yaka, yarasa kollu, diz altı eteğinde şık bir yırtmacı bulunuyor. Belin inceliğini vurgulamak için kırmızı kalın bir kemer aksesuarını düşündüm. Kırmızı stilettolar ve vintage makyaj ile tarzı tamamladım. İnci küpe, kolye, bileklik ve yarım kırmızı eldiven aksesuarları ile 1950’li yılların havasını pekiştirdim.

Maskülen tarz… Fötr şapka, dar gri kumaş pantolon, kırmızı t-shirt, pantolon askısı, yarım eldiven ve açık topuklu ayakkabı. Elinde sigarasının takılı olduğu takımı da unutmadım.  

Bakın ve görün. Sanatla kalın...

5 Mayıs 2013 Pazar

Moda Çizgileri – 4



Merhabalar,

4 üncü hafta ve çizimler bitesiye kadar size aktarmaya devam edeceğim. Kaldığımız yerden devam…

Karakter yaratma girişimlerim çok oldu. Bu da onlardan bir tanesi oluyor. Vampir kız Saten kumaştan düşündüğüm elbise, hakim yakalı, sivri ve keskin hatlara sahip. Belinde fiyonk şeklinde ön kısımda toplanan kemeri var. Siyah – kırmızı elbiseyi tamamlamak için aynı renklerde şeritlere sahip külotlu çorabı aksesuar olarak düşündüm. Çivi topuk, klasik siyah, rugan ayakkabı ile tamamladım.


Bir diğer karakter denemesi; pembeler ve incilerle süslü bir melek. Üçgen şeklindeki pembe tonlarında tül parçaları kat kat olacak şekilde uçuşan bir etek olarak düşündüm. Üzerinde sade bir ince askılı bluz var. İnci kolye, bileklik detaylarını ayakkabı da devam ettirdim. Eteğin tülleri ile uzun eldiven şeklinde bileklik de düşündüm. İki sevimli kurdele ile saçları yarım topladım.


Siyah ve beyaz. Boyundan bağlı, sırt dekolteli, kat kat etekleri olan ve belinde kemer detayı olan iki renkli kıyafet çalışmam.


Kalp şeklinde göğüs kısma sahip elbise, 50’li yılların modası olan düşük gibi duran askı detayına sahip. Etek boyu uzun fakat hanım efendilikten çıkmak için yırtılmışcasına uçuşan parçalara ayrılmış. Kalp şeklinde altın kolye ve bilekliklerle aksesuarları oluşturdum. Yine aynı detaylarla sandalet tarzı açık topuklu ayakkabı ile kıyafeti tamamladım.


Kahverengi derinden üzeri Western tarzda baskıya sahip boyundan askılı bluz. Yanlarında yırtmaçları olan ve zımba detayı olan Jean. Sivri burun ve çivi topuğa sahip kovboy çizmesi. Dağınık, dalgalı, kızıl - kahve saçları ile Western karakterim.


Boğazlı ve kuru kafa baskılı bluz üstüne gümüş düğme ve çizgi detayları olan deri ceket. Bermuda boyutlarında Jean. Büzgülü, sivri burun, çivi topuk botlar. Kırmızı zımba detaylı kemer. Üç renk, iki sıra tahta bileklikler. Ve vazgeçilmezim halka küpeler. “i love rock ‘n’ roll” tarzı


Safari tarzı cepli kapri, üzerine göbeği açık baskılı ve yaka bluz, boksör ayakkabısı, Ra işli kep. Yıldız şeklinde gümüş kolye, kumaş eldiven – bileklik, zincir bileklik ile bir diğer bir Rock ‘N’ Roll tarzı.


Rock ‘N’ Roll tarzına devam. Siyah, metal zımbalı, kumaş ceket. Kumaş, pileli, mini siyah etek. Fileli çorap ve boksör ayakkabısı…


Bir diğer Western tarzı… Beyaz kumaştan ceket ve şortun üzerinde kahve tonlarında süet detaylar bulunuyor. Kovboy çizmeleri, şapka, kemer ve çanta aksesuarı bulunuyor.


Pasaparola adlı bir yarışma programı vardı bu kıyafet tamamen oradaki dansçı kızlar için düşünmüştüm. Uçuşan iplikler, halka küpeler ve kat kat mini etek.


Siyah, mini ve yırtmaçlı elbise… Sarı ve yeşil renk ve büzgü detayı bulunuyor bel ve göğüs bölgesinde. Mary Jane tarzı ayakkabıları var. İki adet yaldızlı kalın bileklik ve halka küpeler ise aksesuarlarını oluşturuyor.

Bu haftalıkta bu kadar olsun. Haftaya devam etmek üzere sanat ile kalın.