-BİREYİN KENDİNİ KEŞFEDİŞİ-
ORTAM ÇÖZÜMLEMESİ
Film “parfüm” adlı
romandan uyarlamadır. Roman, ilk kez 1985’te ortaya çıktı ve o andan
itibaren bütün dünyada şu ana kadar 12 milyondan çok satarak sansasyonel bir
başarı yakaladı. KOKU: BİR KATİLİN HİKÂYESİ dokuz yıldan fazla bir süre “Spiegel”in
çoksatanlar listesinde kaldı ve ABD, Japonya, Fransa, İngiltere, İspanya,
İtalya gibi ülkelerin çoksatanlar listesinde başı çekti. Almanca’dan 41 dile
çevrildi ve böylece Erich Maria Remarque’nin Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok
adlı eserinden beri en başarılı Almanca roman oldu.
Yönetmen ve kitabı yazanda Alman asıllı olduğu için
Fransız düşmanlığı ve eleştirisinin yapıldığını görüyoruz ki Almanya ve Fransa
arasında yüzyıllardır Alsace-Lorraine
ya da Alsas-Loren bölgesinden
kaynaklanan ve günümüze kadar süren bir gerginlik söz konusudur.
YÖNETMEN
TOM TYKWER İLE SOHBET
“Perfume” romanı ne zaman dikkatinizi çekti?
20’li yaşlarımın başındaydım. O zamanlar herkes kitap okurdu. Fakat ben yine de biraz geç başlayanlardandım. Çünkü tarihi edebiyat pek ilgimi çeken bir tür değildi. Fakat sonunda kitabı okuduğumda çok etkilenmiştim.
Roman o zaman sizi nasıl etkilemişti?
Romanın zamanı ve mekânı anlatım tarzı muhteşemdi. 18inci yüzyılda günlük hayat çöplükte yaşayanlar ve karanlıktan ibaretti. Kitap inanılmaz dramatik bir görsel çiziyor ve bu tarihte sizi yaşatmayı başarıyordu: balık pazarındaki doğum, Paris’in keşfedilmesi birbirini izleyen cinayetler ve tabii ki muhteşem ve beklenmeyen bir sonuç.
Peki, sizce kitap neden bu kadar çok tutuldu ve beğenildi?
18 inci yüzyıl hayatına yaklaşışı, normal bir hayat yaşamayan ilginç kahramanı ve dönemin bütün katmanlarına ulaşan anlatım tarzı ile kitap çok değerli bir edebi eser bence.
Hoffman’ı Baldini rolünde?
Hollywood’da onun yerine bu rolü oynamasını istediğim hiç bir aktör yoktu. O da tıpkı De Niro gibi kendine özgü karakterleri büyük bir başarıyla oynayan çok yetenekli oyunculardan biri.
DRAMATURJİ ÇÖZÜMLEMESİ
ÖZET
Filmde olaylar 18. Yüzyıl
da Fransa'da geçmektedir. Sefalet, açlık ve pislik içerisinde yüzen alt tabaka Paris
halkının içerisinden alınan kesitlerle başlar olaylar. Jean-Baptiste
Grenouille bir balık satıcısı kadının oğlu olarak tezgâh arkasında
çöplerin arasında doğar. Annesi ölecek sanarak çöplerin arasına atmıştır. Lakin
Jean yaşar ve bir yetimhanede büyür. Güçlü bir koku alma yeteneği olduğunu çok
geçmeden fark eder.
Gençlik döneminde
tabakhanede çalışmaya başlayan Jean şehre indiği günlerden birinde güzel bir
genç kızın kokusunun büyüsüne kapılır ve onu takip eder. Bir süre sonra kıza
ulaştığında kız korkar ve çığlık atar. Çevrenin onu duymasından endişelenen
Jean da panik içinde onun ağzını elleriyle kapar. Ne var ki bu durum kızın
boğularak ölmesine yol açar. Jean burada kızın her yerini koklayarak güzelliğin
ve ölümün kokusunu içine sindirir.
Paris'in
o dönemki parfüm endüstrisi liderlerinden Giuseppe Baldini diğer üreticilerle
rekabet içindedir. Jean onun dükkânını görmüş ve bu koku imparatorluğuna hayran
kalmıştır. Bir gün tabaklanmış derileri Baldini'ye getiren Jean ona “Paris'in
en iyi burnu”nun kendisi olduğunu söyler. Baldini önce inanmaz ancak Jean
rakip üreticinin mamulünü kısa bir sürede üretince şaşırır. Bir süre sonra da
Jean ona mükemmel kokular üreterek yanında çalışmaya başlar.
Ancak Jean'ın artık bir
hedefi vardır. Her şeyin kokusunu esir edebilmek. Baldini'den bunu ona
öğretmesini ister. Güllerden imbiklerle koku üretimini gören Jean her şeyin
kokusunu bu sayede çıkarabileceğini düşünür. Lakin işler umduğu gibi gitmez.
İmbikte kaynatıp damıtmayı denediği cam ve kedinin kokusunu alamaz.
Baldini o sırada ona koku
konusunda efsaneyle karışık bilgiler vermiştir. 12 ana kokudan, bunların
vereceği hissiyattan ve birleşecekleri 13. koku ile oluşturacakları mükemmeliyetten
bahsetmektedir. Baldini'nin yanında onun teknikleri ile 13. Notaya
ulaşamayacağını anlayan Jean ondan
Grasse'de ki “çiçekleme” tekniğini öğrenir ve oraya gitmek üzere yola
çıkar. Grasse'de çalışmaya başlayan Jean için ilk deneyini yapma vakti
gelmiştir. Bulduğu ilk kadını içine attığı imbikden de herhangi bir koku elde
edemez. Bunun üzerine tekniğini değiştirir ve onları önce hayvansal yağla
kaplayarak sonra bu yağı damıtma yoluna gider. İkinci cinayeti sonrası tekniği
verimini verir. İnsanın kokusunu elde etmiştir. Artık 12 şişeyi tamamlamaktadır
sıra.
Cinayetler peş peşe
başlar. Bu arada kent halkında da panik başlar. Kentin önde gelen kişilerinden
Antoine Richis'in kızı Laura, Jean'ın yeni gözdesidir. On üçüncü şise için onun
güzelliğini seçer. On iki cinayet tamamlanınca bulunan yanlış katiller nedeni
ile Jean işini rahatlıkla götürür. Ancak sıra Laura'ya gelince babası bir
şekilde kızının başına geleceği hissetmiş ve onu şehir dışına kaçırmıştır.
Jean için şehir dışı da
olsa Laura’yı bulmak zor olmaz. İstenmeyen ama beklenen olur ve Laura'da
damıtılmış 13. şişede yerini alır. Aynı anda Jean'ın çalıştığı eski yerde eski
kurbanlara ait giysi ve saçlar bulunmuş ve onu bulmak üzere yola koyulmuştur.
Jean iksiri tamamladığı
anda yakalanır. İşkence ve ölüme mahkûm edilir. Şehir meydanında işkence
platformu hazırlanır. Meydana gelen Jean iksirini sürdüğü an bir anda öfkeli
kalabalık yerini bir sevgi kalabalığına bırakır. Laura'nın babası dahi onu
affeder. Koku gücünü göstermiştir.
Ancak Jean yalnızdır.
Paris'e geri döner, kokuyu üzerine boca eder ve halkın sevgi dolu saldırıları
arasında yok olur gider.
Durum/Mekân/Atmosfer
Karanlık,
loş ışık kullanılmış Paris’i gösterirken daha kasvetli karanlık pis göstermek
için o zaman ki halini eleştirmek için. Grasse daha temiz daha aydınlıktır.
Dini motifler çok kullanılmış. Bunlar; mum, haç kolye, kilise, papa ve parfüm
notalarından biri olan genç güzel rahibe olarak sayabiliriz. Elit ve alt tabaka
ayrımı belirgindir. Elit kesim dış görünüş olarak (kıyafet, makyaj vs) şık,
gösterişli iken Alt tabaka pis, sıradan cahil olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
Başrollerin yapısal özellikleri
Biyolojik:
Jean-Baptiste Grenouille zayıf, görünüş itibariyle çelimsiz, güçsüz ve vücut
tipi kadını anımsatıyor. Richis ve Baldini ise iri yarı adamlardır.
Psikolojik: Baldini, ukala, çıkarcı, aşağılık kompleksi olan ve alt tabakayı hor
gören biridir.
Richis,
karısını yitirdiği için kızına fazlaca düşkün ve çok fazla korumacı bir babadır.
Jean-Baptiste
Grenouille, insani duygulardan yoksun bir adamdır. Çünkü doğar doğmaz annesini
yitiyor yani annesi idam ediliyor onu bırakıp kaçmaya çalıştığı için. Odipal
kompleksi aşamamış bir adamdır, o yüzden.
Sosyolojik: Jean-Baptiste Grenouille, fakir, köle, cahil, alt tabakayı temsil
ediyor.
Richis ve
Baldini ise zengin, şehirli, elit, bilgili yüksek zümreyi temsil ediyor.
Motifler
Etik,
eleştiri, didaktik ve filmin özelliğinden kaynaklanan toplumsal, tarihi ve dini
motifler var ki bunları eleştirel motifler içinde sayabiliriz. O dönemin
Fransa’sına ve kiliseye eleştiri var. Etik ve didaktik olarak ise duyulardan
duygulardan yoksun Jean-Baptiste Grenouille toplu sevişmenin meydana geldiği
sahnede yaptığı yanlışların farkına varıyor. Ama Sokrates’e göre bakacak
olursak, Jean-Baptiste Grenouille kötü bir şey yaptığının bilincinde değil o
yüzden ahlaksız bir adam diye yargılayamayız onu ta ki Grasse meydanında
topluluğun kokuya olan tepkisini görüp aydınlanma yaşayıncaya kadar. Çünkü Sokrates’e
göre mutlak kötü yoktur kişi isteyerek kötü olmaz aklı ona bazı şaşırtmacalar,
sapmalar yaptırır. Ahlaklı olmak, erdem bir bilimdir ve öğrenilebilir. Doğru
bilgi, erdemli bilgi kişiyi ahlaka götürür ki o da parfümü çıkarları için
kullanmaktansa kendini cezalandırmak için kullanıyor. Çünkü yaptığının farkına
varıyor ve erdemli bir davranışta bulunuyor ki burada da Aristo devreye girer.
Aristo der ki; erdemli olmak mutluluğa hizmet etmez.
SONUÇ
18. yy Fransa’sına yönetmenin ve romanın Alman
asıllı olmalarını göz önünde tutarak ağır bir eleştiri vardır. Paris’in pis
oluşuna, kiliseye ve devlet kurumlarına yani polis kuvvetlerine eleştiri var.
Aynı zamanda toplumdaki sınıf farklılığı üzerinde çok duruluyor. Günümüzde de
olduğu gibi o dönem Paris’i yine en modern şehir olarak tanıtılıyor ama
eleştirilerek. Mesela Paris’in pis kokulu bir şehir olduğu ve parfümcülerin
sanatçı muamelesi gördüğünü gözler önüne seriyorlar ki Paris aynı zamanda moda
kentidir. Bunun sebebini anlatıyor seyirciye filmde. Neden mini etek, topuklu
ayakkabı, şapka modasının oluştuğunu anlatmaya çalışıyor. Banyo kültürleri yok,
sokaklar pislik içinde ve sınıfları ayıracak bir şeyler lazım. Üst tabaka
erkekleri peruk takıyor ve yüzlerini pudra ile beyazlaştırıp allık sürüyor ki
alt tabaka gibi pis gözükmemek için. Çünkü alt tabakadakiler pis olmak zorunda
onlar elit kesim için çalışıyorlar. Pis işleri, ağır işleri, bedenen yapılan
işleri alt sınıf yapıyor, üst sınıf ise yönetim ya da sanatla alakalı ruhla ve
bilgiyle, akılla yapılacak işlerin başındalar. Kilise’nin aforoz etme gücüne
bir eleştiri var Jean’ın işlediği cinayetler dolayısıyla. Kimileri, bu adam
gözü dönmüş, sapkın bir katil aforozu dinlemez, derken kimileri ise, yüce
kilisemize nasıl karşı gelir, diyor. Ayrıca parfümün etkisi ile Papa bile
kendinden geçiyor. Sisteme eleştiri ise şu şekilde yapılıyor; aforozu tartışan
üst sınıfın toplantısı katil yakalandı diyerek bölünüyor, Richis ise bu
yakalanan adamın işkence altında her şeyi itiraf ettiğini ve yakalanan adam ile
Jean’ın öldürme yöntemlerinin farklı olduğunu söyleyerek karşı çıkıyor. Ama
ileri gelenler katil yakalandı, biz mutluyuz, bu işin peşini bırak diyorlar.
Niye 12 nota işte karışımı 13 oluyor (13’ün batı
dünyasında uğursuz sayılması olabilir bunun sebebi) ya da parfümün adı neden
aşk ve ruh ya da niye çıplak kadın bedeni meyveler ya da güllerle sunuluyor,
kullanılan müzikler ve replikler dahil niye parfümle cennet’e, meleklere,
Tanrı’ya vurgu yapılıyor gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder