21 Ağustos 2013 Çarşamba

İNSANIN İNSANA YAPTIĞI

Hepimiz bir mutluluğun, iç huzurun peşindeyiz. Ama bunun gerçekleşmesi için diğerlerine kendi doğrularımızı kabul ettirmekten başlayarak, sözlü ve fiziksel olmak üzere şiddete meyilliyiz. Dil, din, cinsiyet, zevk, bilgi ve en önemlisi ırk ayrımcılığı günlük olarak bile egolarımızı tatmin etmekte yada kırmakta, sinirlendirmekte. Kur'an'da der ki, "Eğer isteseydim hepinizi tek tip yaratırdım ama hepinizi ayrı ayrı yarattım." Kaynaşma işleminde pek başarılı olduğumuz söylenemez. Kin, öfke, korku ve kaygıların bizi yönetmesine izin veriyoruz.

Bu hafta sizlere biz insanların insanlıktan çıktığı dönemleri anlatan filmleri paylaşacağım.

1) Grbavica
Film, savaş sonrası SarayBosna'da yaşayan bekar bir annenin ızdırabı anlatıyor. Esma, Bosna Savaşları sırasında Sırp askerler tarafından tecavüze uğramıştır. Bir yandan bu korkunç günlerin izini silmeye çalışırken bir yandan da sağlıklı bir şekilde on iki yaşındaki kızını yetiştirmeye çalışmaktadır. Kızına babasının savaşta öldüğünü söylemiştir. Ancak gün gelir işler karışır. Çocuğun okulunda düzenlenen bir gezi için babasının ölüm kağıdı gerekir ve işte o andan itibaren gerçekler yüz üstüne çıkmak zorunda kalacaktır. Film 2006 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü almıştır.

2) Çit – Rabbit Proof Fence
Ailelerinden zorla koparılan üç Aborjin kızın beyaz ırk tarafından acımasızca anne babalarından koparılarak beyaz varlıklı ailelere hizmetçi olarak verilmelerini konu alıyor film. 1931 yılında Avustralya yerlisi çocuklar ailelerinden koparılarak uzaklarda bir kampta toplanmaktadırlar.
Üç kız çocuğu kaderlerine boyun eğmemeye karar verip, yeniden annelerine kavuşmak için kaçmaya kalkışır. 1900'lü yılların başından 80'li yıllara dek süren bir hükümet politikası vardı. Buna göre ülke genelindeki tüm melez çocuklar (Aborjin'lerden biri ile beyaz ırktan birinin evlenmesi sonucu dünyaya gelen çocuklar) devlet tarafından çok küçük yaşta ailelerinden zorla kopartılıyorlardı. Bu ırkçı politikanın tek bir amacı vardı; vasıfsız insanlar olarak gördükleri bu melez çocukları özel kamplarda eğitmek ve ileride beyazlara hizmet etmeleri için yetiştirmek. Onlar için çocukların ailevi duygularının pek bir önemi yoktu.

3) İnsan Lekesi
ABD’nin en prestijli üniversitelerinden birinde iyi bir kariyeri olan Coleman Silk seçkin bir profesördür. Bir temizlik işçisiyle olan evlilik dışı ilişkisi ortaya çıktığında, 50 yıldır en yakınlarından bile sakladığı bazı sırlar ortaya çıkarak hayatını alt üst etmek üzeredir. Arkadaşlık ettiği yazar Nathan Zuckerman, Silk’in ilişkisi üzerine eğildiğinde tüm bu sırlar yavaş yavaş ortaya çıkmak durumunda kalır. Silk’in bilinenden çok daha farklı bir kişisel tarihi olduğu çarpıcı bir şekilde kendini belli eder. Filmin sonunda Coleman Silk'in yıllarca kendini beyaz ırka sahip olarak tanıtmış, gizlenmiş bir siyahi ırka ait olduğu ortaya çıkar.

4) Kalpazanlar
Alman Nazi Partisinin 1936’da gerçekleştirdiği en büyük kalpazanlık operasyonunu anlatan ve gerçek bir olaydan esinlenilerek çekilen bu film, II. Dünya Savaşı sırasında geçiyor. Irkçı Nazilerin, savaşın tek kazananı olabilmek için çevirdikleri dümenlerden biri de sahte para basarak diğer ülke ekonomilerini iflasa sürüklemektir. Bu operasyon için özel bir grup kurdurulur. Yahudilerden kurdukları oluşuma, el sanatları ve kalpazanlık konusunda çok iyi olan Salomon 'Sally' Sorowitsch da dahil olur. Yoksulluktan kurtulan yaşamlarına rağmen, içinde bulundukları durum onları rahatsız eder. Dindaş ve ırktaşlarının dışarıda katledilmesi yüzünden vicdanlarıyla karşı karşıya getirir.

5) Schindler List
Film, Oskar Schindler adlı bir Alman iş adamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi'nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasındadır.

6) Özgürlük Rüzgarı
1920'li yılların ortaları... İrlanda, halen İngiltere'nin bir parçası ve koloni olarak varlığını sürdürmektedir. İngiliz askerlerin İrlanda halkına yaptığı eziyetler de halen dinmemiştir. Damien bu vahşete şahitlik eden binlerce insandan biridir. Bir süre sonra kendisini bu şiddete karşı bir şeyler yapmak zorunda hisseder. Bunun üzerine İrlandalı cumhuriyetçilerin yanına gider. Ancak barış ve barışın getireceği yeni acılar yakındır.

7) Malcolm X
Malcolm, dönemindeki birçok siyahi vatandaş gibi oldukça zorlu ve acı dolu bir hayat geçirir. Bu olumsuz şartlar onu yaşayabilmek için küçük hırsızlıklar yapan birine dönüşmeye zorlar. Suçlarından dolayı hapishaneye gönderildiğinde ise bambaşka bir kimlik edinmeye başlar. Burada dahil olduğu ilginç toplulukta dinin de yardımıyla gerçek kimliğini bulur. Vakti gelip dışarı çıktığında ise bambaşka biri olmuştur. Artık kendilerini suçlu olmaya zorlayan genel zihniyete karşı başkaldırma zamanıdır. Amerikan tarihinin en önemli insan hakları savunucularından biri olan Malcolm X'in hayatı, Spike Lee'nin yaratıcı bakış açısı ile beyaz perdeye aktarılıyor.

8) Yağmuru Beklerken – Golemata Voda
Tanınmış Makedon politikacı Lem Nikodinoski, kalp krizi geçirerek hastaneye yatırılır. Hastanede kaldığı günler boyunca Nikodinoski, geçmişe bir yolculuk yaparak 2. Dünya Savaşı'nın ardından 12 yaşında bir çocukken gönderildiği yetimhanedeki günlerini anımsar... Savaş yeni bitmiştir. Diğer yetimlerle birlikte Lem de, komünist askerlerce yakalanarak çocukların bulunduğu bir yetimhaneye yerleştirilir. Emir-komuta zinciri ve katı disiplin kurallarıyla yönetilen ideolojik bir işçi kampıdır burası. Günün birinde kampa, gizemli bakışlara sahip, Isak isimli bir çocuk gelir. Isak daha en başından, otoriteyi sorgulama cesareti gösterebilen, başına gelecek tehlikelere dayanma gücü olan özel bir insan olduğunu belli eder. Bu sayede kısa süre içinde Lem ile Isak arasında bir dostluk kurulur. Isak, Lem için belki de hayatta kalmak için bir şans, bir nedendir. Çocuk gözünden savaş sonrası buhran,yıkıntı ve şiddeti görmek isteyenler için...

Bunlar şiddetin, savaşın ve insanlığın egosunun ne kadar yıkıcı olduğunu gösteren hatta cennetten kovulmamızı haklı kılan sebeplerin sadece birkaç örneğidir. Şeytan vs suç atmanın bir mantığı yoktur. İnsanın insana yaptığını başka hiç bir varlık yapamaz.


Bu yazıyı "İncir Kuşları" adlı Sinan Akyüz kitabını bitirdikten sonra kafamda şekillendi. Kitabı okumanız, filmleri izlemeniz dileklerimle... Sanat ile kalın.



-NOT: Sochi katliamı (Çerkes Katliamı) üzerine bir filmi veya belgesel bulamadığım için paylaşamadım. Çekilip çekilmediği konusunda da bir fikrim yada duyumum yok. Bilen, duyan, izleyen var ise paylaşırsa sevinirim.

15 Ağustos 2013 Perşembe

Dada DA da Da dA

Dada Akımı Hakkında

Dada, I. Dünya Savaşı yıllarında başlamış, savaşın ve sonrasında yıkıntılarının yarattığı öfke ve buhranın getirdiği bir akımdır. Dada, 1916 – 1924 yılları arasında etkili olmuştur. Dada hareketinin bir diğer önemli özelliği, sürrealizmin önünü açması ve hatta temellerini atmasıdır. 1924 sonrasında Dadacı pek çok sanatçı daha sonraları sürrealist hareket içinde etkili olmuştur. Dadaizm yaratıcıları, akımın ismini koymakta sözlükten yararlanmışlardır. Sözlükten rastgele bir sayfa açan ve Fransızca çocuk dilinde tahta at anlamına gelen bu kelimeyle karşılaşan sanatçılar da akıma Dadaizm, Dadacılık adını vermişlerdir.


Mantıksızlık ve var olan sanatsal düzenlerin reddedilmesi Dada'nın ana karakteridir. Akım, dünyanın ve insanlığın içine düştüğü umutsuzluk ve dünyanın değişkenliğinden etkilenir. Dadacı sanatkarlar, kamuoyunu şaşırtmak için eserlerinde estetiğe karşı çıkıp, burjuva değerlerinin -kibarca- kötülüğünü vurguluyorlardı. Dada, sanata karşı doğanın yanındadır. Dada'ya göre doğada anlam yoktur her şey içgüdüsel ve spontanedir. Bu sebepten sanatta da anlam olmamalıdır. Dadaist sanatçılara göre ‘yüksek ve güzel’ ilan edilen –sanatı- üreten ve onu baş tacı yapan toplumla, I. Dünya Savaşı'na sebep olan toplum aynı toplumdur. Bu çelişki yüzünden, Dadaistlere göre –sanat- dolaylı yoldan da olsa suçludur. “Yani eğer Alman erkekleri, Fransızları ve Rusları süngüleriyle şişlemeye, sırt çantalarında Goethe'nin kitabıyla gidiyorlarsa, bunu, Sanat insanlığı aptal yerine koyduğu, insanların dünyayı olduğundan daha güzel bir yer olarak görmelerine sebep olduğu için yapıyorlardı.” Dadaistler kabul edilmiş estetik, yüksek, simetrik, güzel ve geleneksel anlamın kurallarını reddetmiş ve acımasızca saldırmıştır. Bir anlamda dadaistler yeni bir sanat yaratmaktan çok, kabul görmüş sanat anlayışlarını yıkmayı amaçlamışlardır.

Dadaizmin bu her şeye karşıt tavrı, geleneksel heykel, resim ve grafik tasarımın da görsel diline devrimci nitelikler getirmiştir ve kolaj - fotomontaj gibi teknikleri doğurdu. Dadaist sanatçılar geleneksel artistik biçimlere ve malzemeye karşı çıkıp, nesnelerin asıl kimliklerini kaybedip yeni yapı ve şekillere dönüştürdüler.


Dadaizmin öncülerinden biri olan Hans Arp: "Dada, insanın akla uygun aldanışlarını ortadan kaldırmayı ve de doğal ve mantıksız düzene yeniden kavuşmayı amaçlamıştır. Dada, insanın mantıklı anlamsızlıklarını, mantıksız saçmalıklarla değiştirmeyi istemektedir. İşte bu yüzden biz, Dada'nın büyük davulunu bütün nefesimizle üflüyoruz. Dada için felsefeler bırakılmış eski bir diş fırçasından daha az değerlidir. Dada onları büyük dünya liderlerine bırakır. Dada, erdemin resmi sözlüğünün iğrenç entrikalarını kınamaktadır. Dada, saçma olan için vardır ki bu saçmalık anlamsızlık anlamına gelmez. Dada doğa gibi saçma ve akla aykırıdır. Dada doğadan yana ve Sanat'ın karşısındadır".

Dadaist Sanatçılar;

Christian Schaad
Zürih’te çalışan Ressam Schad, atık malzemeler kullandı. 1918′den sonra bu tür nesnelerle fotogramlar yaptı. Onun anısına Dadaistler kamera kullanmadan yapılan bu fotoğraf biçimini “Schadograph” olarak adlandırdılar. Opak ve yarı geçirgen/saydam nesneleri pozlandırmada tecrübe kazanan Schad’ın fotoğraflarındaki ters tonlar ve sert konturlar, fotoğraftaki gerçekliğin göreceli olduğunu gösterir.


Man Ray
Kendi resimlerinin fotoğrafını çekerken, fotoğraf tekniğini kendi kendine öğrendi. Cam negatif üzerindeki jelatin emülsiyonu oymacılıkta kullanılan aletlerle kazıdı. Bunlardan kontakt baskılar yaptığı zaman fotoğrafta çok keskin siyah konturlar oluştu. Avrupalı Dadaistlerden etkilendi.“Rayograph” adını verdiği sayısız fotogram üretti.
Filmi geliştirme sırasında ışıklandırma prensiplerinden yararlanarak sert tonların sınırlarında siyah çizgiler oluşturdu. Genel olarak bu yönteme  ”Solarizasyon”denir. Ray, solarizasyon tekniklerini birçok figür çalışmalarında ve portrelerinde kullandı.



Latzlo Moholy-Nagy
Nagy “Fotografik görüntü”nün bireysel duyarlığı geliştirme yolu olduğunu savundu. Fotoğraf ve resmi birleştirdi, fotografik yapıyı değiştirecek, geliştirecek her tür teknik müdahale yolunu kullandı. Nagy’nin çalışmaları, boşluğu ve zamanı keşfetmeye ve açıklamaya çalışır. Bunu yarı soyut hareketler yaparak, durağan görüntüleri tekrar eder biçimde kullanarak yapar.






















Marcel Duchamp
Çalışmaları Sürrealist ve Dadaist sanat hareketlerine paraleldir. Duchamp’ın I. Dünya Savaşı sonrası batı sanatının gelişmesine önemli etkileri olmuştur. Denemeler yapmaktan hoşlanan Duchamp, sanatsal süreçler ve sanat pazarlaması üzerine geleneksel düşünceye meydan okumuştur. Man Ray ile New York Dada aktiviteleri içine fikirleri ve absürdlükler ile katkıda bulunmuştur. Bu dönemde Readtmades ve The Large Glass çalışmalarını geliştirmiş ve ”found art” kavramı üzerinde çalışmıştır. Duchamp’ın Dada hareketi ile en fazla bağdaşan çalışması 1917 de Society of Independent Artists’de sergilenen Fountain isimli çalışmasıdır.




John Heartfield
Heartfield 1918′de Berlin Dada Klübüne ve Alman Komünist partisine katıldı. 1920′de Berlin’de düzenlediği 1. Uluslararası  Dada Festivali ile Dada hareketi içinde oldukça aktif bir konuma geldi. 1924′te sanatı üzerinde etkili olan Berthold Bretch ile buluşmasını takiben, fotomontaj çalışmalarını bir politik ve artistik ifade biçimi olarak geliştirdi. 1933′ten sonra fotomontaj çalışmalarına Çekoslovakya’da devam etti.


Sanat kim ya da ne için olursa olsun, sanat ile kalın…