Dahi - Deli Auteurist Üzerine
Yönetmenin Kısa
Yaşam Öyküsü
Federico
Fellini 20 Ocak 1920'de İtalya, Rimini'de doğdu.
Fellini’ni, İlkokul eğitimini, Rimini'de San Vicenzo Rahibeleri'nden aldı. On
yaşındayken evden kaçıp bir sirke girdi. 1938'de üniversiteye kaydını yaptırdı
fakat derslere devam etmek yerine mizah dergisi "420" ve resimli
roman dergisi "Avventuroso" için çalışmaya başladı. 1939'da Roma'ya
gitti ve karikatür sanatçısı olarak çalıştı. 1939–1940 yılları arasında radyo
oyunları ve filmler için espriler yazdı. 1943'de oyuncu Giulietta Masina ile
evlendi. Birçok filmde birlikte çalıştılar. 1944'de Roberto Rossellini ile
birlikte "Roma, Città Apperta (Roma Açık Şehir)" filminin senaryosu
üzerine çalıştı. 1946–1952 yılları arasında senaryo yazarı ve yönetmen yardımcısı
olarak Rosselini, Alberto Lattuada ve Pietro Germi ile çalıştı. 1950'de ilk
filmini Lattuada ile birlikte yönetti.
Başarılı
sinema kariyeri boyunca dört kez En
iyi Yabancı Film Oscar'ını aldı. 1993'de meslek yaşamında gösterdiği
başarı için özel bir Oscar'la onurlandırıldı. Ekim 1993'de Roma'da kalp
krizinden öldü. Masina da kocasının ölümünden 5 ay sonra 73 yaşındayken
kanserden öldü. Karı koca birlikte, Rimini
mezarlığına, heykeltıraş Arnaldo Pomodoro'nun yonttuğu anıtsal mezara
gömüldüler.
Yönetmenin
Sinema Tarihi İçersindeki Yeri
Sinema’da devrim
yaratan Fellini, klasik anlatımı bozar. II. Dünya savaşı sonrasının en önemli
sinema yönetmenlerinden birisi olan Fellini, sinemaya önce Rossellini’nin -Yeni
Gerçekçiliği- ortaya koyan filmlerinin senaryolarına katılarak başladı. Daha sonra
kendi sesi ve düşüncelerinin üzerine basarak kendi akımını kendi felsefesini ve
kendi sinemasını yaratmıştır. “Ben gerçeği herkesin kendisinin bulması
gerektiğine inanırım” demiştir. Kendisi hem ne anlattığı hem de nasıl anlattığı
o kadar önemli olmayan sinemaya kucak açmıştır. Yarattığı absürt karakterler
ile öne çıkmıştır. Yeşilçam’ın da esinlendiği bir yönetmen olmuştur.
“Sekiz Buçuk”,
108 farklı ülke yönetmenince sinema tarihinin en önemli 10 filminden biri
olarak seçilmiştir. “Tatlı Hayat” filmini Vatikan filmi yasaklamaya çalışmış
fakat İtalyan halkı filme sahip çıkmıştır. Bu filmle Federico Fellini, Cannes
Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi, en iyi kostüm dalında da Oscar ödülünü
kucaklamıştır.
Yönetmenin Sineması Üzerinde Etkili Olan Toplumsal Olaylar
Gençlik
yıllarındaki çalışma hayatı, 2.dünya savaşı yıllarının ekonomik durumu gibi
zorluklarla doluydu. Bir işten öbür işe geçmek zorunda kaldı. Bu işlerin birbirleri
ile ilişkisi de yoktu. Polislik, gazetecilik, çizgi roman ressamlığı yaptıktan
sonra birkaç işe daha girip çıktı. Savaştan yenik çıkan ülkelerin çekmek
zorunda kaldığı sıkıntılı günlerdi.2. Dünya Savaşı sırasında Mussoli’nin faşist
rejimi altında olan İtalya,1944 yılında yenildi ve Mussolini öldürüldü. Filmlerinde
de faşizme çarpıcı şekilde eleştiri vardır.
Yönetmenin Ana Estetik Akımlarla Olan İlişkisi
Federico
Fellini, yeni gerçekçilik akımında yetişti ve filmleri ilk dönemlerde bu akım
içinde yer aldı. Fakat Federice
Fellini yeni gerçekçi olarak sınıflandırılması zor filmler yapmıştır. Çünkü, daha sonra ki filmlerinde,
imgelerle ve fantazilerle örülü, kendi dahilik ve deliliğini yanssıtan bir
anlatım biçimine geçmiştir. Onun için Avrupa avant-garde sinemasının ustası denilebilir.
Yönetmenin Sinemasının Genel Anlatım Özellikleri
Akdeniz havzası, antik çağın ve Akdeniz’in çok
kültürlülüğü ile Federico Fellini’yi etkilemiştir. Kendine
özgü garip, fantezilerle dolu, hayal dünyasını yansıtan filmleri bir
eleştirmence idin çılgın dansı olarak tanımlanan Fellini, sinemada düş gücüne
en fazla önemi veren, büyük göğüs takıntılı yönetmendir.
Ressam Henri Toulouse-Lautrec (1864–1901), Fellini
sinemasını etkileyen en büyük isimlerden biridir. Lautrec’in çocukluk dönemini
sanatına yansımıştır. Bunların en önemlisi sirklerdir. Fellini sinemasında
sıkça göreceğimiz sirk sahneleri, Lautrec’in fırça darbelerinden çıkmış
gibidir. Tabi bu sirk havasında Fellini’nin küçük yaşlarda evden kaçıp sirke
katılmasının da büyük etkisi vardır.
Yönetmenin filmlerinin
karakteristik özelliklerinden biri de oldukça kilolu, iri göğüs ve kalçalara
sahip birbirinden hoş bayanlara filmlerinde yer vermesidir. “Amarcord” filminde
bu özelliği oldukça belirgindir. Sinemasının bu karakteristik özellikleri
günlük yaşama “Fellini Kadınları” kavramını da katmıştır. Fellini güzel veya
çirkin tüm kadınlara aşıktır.
Yönetmenin kendi
içsel bunalımını anlattığı filmleri çok kopya edilmeye çalışılmıştır. Ancak filmlerinde
bütünlük konusuna hassas yaklaşmış, yaptığı her filmin bütünün parçalarını
oluşturduğunu dile getirmiş ve bunları bir araya getirince kendi yaşantısının
oluştuğunu ifade etmiştir. Filmlerinde yaşayan bir insandır.
Yönetmenin
ilginç özelliklerinden birisi de rüya defteri tutmasıdır. Bu durum
prodüktörleri endişelendirirken, eleştirmenleri şaşırtıyor, izleyiciyi ise
memnun ediyordu. Fellini:“Sinema rüyanın dillerini kullandığından beri rüyalar
hakkında konuşmak filmler hakkında konuşmak gibi; yıllar saniyeler içinde
geçebilir ve kendinizi bir anda başka bir yerde bulabilirsiniz. Bu görüntülerden
oluşmuş bir dil. Ve gerçek sinemada, her nesne ve her ışığın aynı rüyada olduğu
gibi bir anlamı var”.
Tatlı Hayat filmiyle
Fellini’yle başlayan işbirliği dört film daha sürecek olan Marcello Mastroianni
kendi anılarını anlattığı “Hatırlıyorum” adlı kitapta Fellini ile ilk
karşılaşmasını şöyle anlatır; Mastroianni: “Senaryoya bakmam mümkün olacaksa, sevinirim’, dedim. Doğal olarak
profesyonel gözükmek
istiyordum. ‘Tabi elbette!’ diye gülümsedi Fellini. Ve Flaiano’yu çağırdı:
Ennio, Marcellino’ya mümkünse
senaryoyu getirir misin? Ennio Flaiano, o alaycı havasıyla bana bir dosya getirdi. Dosyayı açtım. İçinde hiç bir şey yoktu.
Yalnızca Fellini’nin sürekli çizdiği karikatürlerden vardı: Burada, denizin
ortasında yüzen bir adam ve dibe sallanan cinsel organı görülüyordu, çevresinde
Easter Williams’ın filmlerindeki gibi, bir balerin siren dönüyordu. Ben doğal
olarak kıpkırmızı kesildim, bilemiyorum, sarardım, yeşerdim, renkten renge
girdim. Senaryoyu sormakla çok ileri gittiğimi anladım. Ne diyebilirdim? ‘Eh
evet, ilginç görünüyor. Hazırım: Nereyi imzalamam gerekiyor?’ diyebildim.
Fellini’yle ilk karşılaşmam böyle oldu.”
Fellini’s Roma
filmi hakkında, ne kadar süre araştırma yaptığı sorulduğunda “filmdeki her şeyi
kafamdan attım çünkü bu benim Roma’mdı” demiştir.
Fellini’nin filmlerine bakıldığında, Rimini’deki birçok
imgeyi görebiliriz. “Sekiz Buçuk” (1963)
filminde üretkenlik krizine giren yönetmen (Marcello Mastroianni’nin oynadığı
Guido), kaplıcası bulunan bir sağlık merkezine gider. Rimini de kaplıcalarıyla
ünlüdür. Fellini için Rimini’de bulunan önemli imgelerden birisi de, bugün bile
hala açık olan Rimini Grand Otel’dir. Özellikle “Amarcord” (1973) filmine baktığımızda, cinsellik dolu bir otel
karşımıza çıkacaktır. Filmde otelin adı da Grand Otel’dir. Peter Bondanella,
The Films Of Federico Fellini adlı kitabında Grand Otel imgesinden şöyle
bahseder: “Rimini’nin rüya mekanı Grand Otel; “Amarcord” filminde belirgin bir şekilde, Rimini’nin bütün erkek
nüfusunun cinsel arzularının boşa çıktığı yere işaret ediyor, bu Fellini’nin
işleri arasında hala ayakta duran ve en unutulmayan imgelerden biridir.” Rimini
Grand Otel bugün hala açık. “La
Mia Rimini ” adlı resimli kitapta Fellini’nin Grand Otel’le
ilgi görüşlerine de yer verilir: “Yaz gecelerinde Grand Otel, İstanbul, Bağdat
ve Hollywood oluyor…”
Fellini, Franz
Kafka gibi "kendisinden başka kimsenin onu anlamadığına" kanaat getirmiştir.
Yönetmenin Film
Örneklerinden Hareketle Temel Stilistik Eğilimleri
Işıklandırma ve
mekan Fellini için çok önemlidir. Filmlerinde genellikle dramatik aydınlatma
tekniklerini kullanmıştır. Mekanı tanıtmak istediği zaman yada sahnelenen
hareketi tamamıyla göstermek için genel açı çekimleri tercih etmiştir.
Oyuncunun ruh halini yansıtmak için dramatik aydınlatma ile birlikte yakın plan
çekimleri kullanmıştır. Özellikle aksiyon, hareket içeren sahnelerde kamera
hareketi kullanarak oyuncuyu veya olayı takip eder. Bunlar göz önünde
tutulduğunda filmlerinde ışıklar, kostüm ve oyunculuk açısından müzikal,
tiyatro havası vardır.
Kurduğu
kompozisyonlarda, gündüz çekimlerinde genellikle yağmurlu, kasvetli, sıkıntılı,
bulutlu, karanlık hava dikkat çeker.
Fellini, Avrupa
sinemasının avangart yönetmeni olarak yada dışa vurumcu sinemanın İtalyan
öncüsü olarak tanımlanabilir. Tabi ki avangart sinemasında olduğu gibi gelişen bütün
teknolojik yenilikleri kullanmıyor.
Federico Fellini sinemasını baktığımızda üç isim özellikle
ön plana çıkar; oyuncu Marcello Mastroianni, oyuncu Giulietta Masina (aynı
zamanda Fellini’nin karısıdır) ve besteci Nino Rota. Bu üç isim; hem İtalyan
sanatında, hem de Fellini sinemasında önemli bir yere sahiptir. Mastroianni,
Fellini’nin erkeklik egosunu bütün yönleriyle temsil eder. Masina ise
yönetmenin bakışıyla duygusal bir kadın portesi çizer. Rota ise Fellini’nin
birçok filmine besteleriyle hayat vermiştir.
Ülke ve dünya sineması üzerindeki etkileri
Sinema tarihinde
sanatçının gerçek anlamda durumunu veya yaratıcılığını ele alan çok az film
vardır. Federico Fellini’nin Sekiz Buçuk (1963) filmini bu anlamda başyapıt
sayabiliriz. Fellini’nin şiirsel gerçekçiliği ifade etmek için daha çok
“sembolik komik tipler” kullanmıştır. Bu özelliği ile ülkemizde de Fellini taklit
edilmiştir. Yönetmenin filmlerinde yarattığı karakterler onun öz benliği
olmuştur. Bir nevi “auterite”nin peşindedir.
Federico Fellini,
Rimini gibi küçük bir sahil kasabasından
küçük yaşlarda ayrılıp yaşadığı gerçekçi hayatla dalga geçercesine bulunduğu
dönemin salt kültür uzantısı olan "Faşizm'i" ciddiye alacak kadar
sürrealist filmler çeken bir yönetmen. Woody Allen “Celebrity” filminde Fellini’yi
taklit etmiştir. Ama kendisi Fellini kadar etkili olamamıştır. Bunun sebebi ise
Fellini’nin filmlerinin kopya edilmeye çalışılması ve onun kendi iç bunalımını anlattığı
bir sirk havasındaki dahi deliliğinin göz ardı edilmesidir.
Amerikan
Sineması “auter yönetmen” kavramını reddetmiştir diyebiliriz. Amerikan
sinemasının filmlerinde karşımıza yaratıcı bir baba (sanatçı) figürü yerine,
üvey baba figürü (yapımcı) çıkar. Federico Fellini ise filmlerinde yaşam bulan
bir yönetmen olarak tam bir auteuristtir.