Metin ERKSAN
4 Ağustos’ta kaybettiğimiz uluslararası ünlü yönetmenimiz Metin Erksan’ın ardından genç bir sinema tutkunu olarak onun hakkında birkaç kelamda ben yazmak ve sizinle paylaşmak istedim. Metin Erksan’ın beni en çok etkileyen iki filmi vardır; Fatma Girik’in oyunculuğu ile avangart ve fantastik ögeleri ile dikkat çeken ‘Kadın Hamlet’ ve ‘Sevmek Zamanı’ filmi. Sevmek Zamanı; sinemasal anlatıları Erksan ustanın elinde devleşen modern bir ‘Leyla ile Mecnun’ hikayesidir. Psikanalitik incelemelerin ön planda bulunacağı filmi Frued’un ödipal kompleksinden yararlanarak size aktarmak isterim. Fakat öncelikle kimdir Metin Erksan sorusuna cevap verelim.
Metin Erksan, Çanakkale 1929 doğumlu olup, eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünü tamamlamıştır. 1947'den başlayarak çeşitli dergi ve gazetelerde sinema yazıları yazmıştır. Üniversite yıllarında sinemayla ilgilenen Erksan, 1950'de Atlas Film için Yusuf Ziya Ortaç'ın Binnaz adlı filmini senaryolaştırarak sinemaya adımını atmıştır. 1952'de Dünya gazetesinde film eleştirileri yazmıştır. 1952'de senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun yazdığı Karanlık Dünya, Aşık Veysel'in Hayatı-Karanlık Dünya, ilk filmi oldu. Dünya Havacıları Türkiye'de (1958), Büyük Menderes Vadisi (1959) adlı iki belgesel film yapmıştır.
Edebiyat uyarlamalarına yönelen ve 83 yaşında yaşamını yitiren Erksan, 2009 yılanda hayatını kaybeden usta yönetmenlerimizden Halit Refiğ ile birlikte ticari amaçlı ve tiyatro eserinin filme alınmış hali gibi yapıtlar veren Yeşilçam sinemasına karşı toplumsal ve tarihi bilinci ayakta tutacak yapıtları ve edebiyat uyarlamaları ile ülkemizdeki ‘Ulusal Sinema’ anlayışının kurucusu olmuşlardır. Ve Türk sinema tarihine isimlerini gerçek anlamda usta olarak yazdırmışlardır. ‘Sinema Kültürdür’ adlı makalesinde Erksan’ın sinemaya olan düşüncelerini anlamamızda kılavuz görevi görür.
Metin Erksan’ın anımsayacağınız birkaç filmi ve kazandığı ödüller; Karanlık Dünya / Aşık Veysel'ın Hayatı (1952), Oy Farfara Farfara (1961), Ateşli Çingene (1969), Dağlar Kızı Reyhan (1969), Makber (1971), Feride (1971), Keloğlan'la Can Kız (1972), Beyaz Cehennem / Cingöz Recai (1954), Yol Palas Cinayeti (1955), Şoför Nebahat (1960), Acı Hayat (1962), Yılanların Öcü (1962), Susuz Yaz (1964), İstanbul Kaldırımları (1964), Sevmek Zamanı (1965), İntikam Meleği / Kadın Hamlet (1976), Vahşi Sevgili (1977). Ödülleri; Berlin Film Festivali, 1964, Susuz Yaz, En İyi Film, İzmir Enternasyonal Fuarı 1. Film Şenliği, 1965, Suçlular Aramızda, En İyi Yönetmen, Türk Filmleri Yarışması, 1961, Gecelerin Ötesi, En İyi Senaryo, 1. Adana Altın Koza Film Şenliği, 1969, Kuyu, En İyi Yönetmen, 24. Antalya Film Şenliği, 1987, Kuyu, Onur Ödülü.
1940’lı yıllardan sonra sansürle tanışan Türk sinemasına rağmen engel tanımayan sinemacı Metin Erksan…
Metin Erksan Türkiye’de ilk gösterime İçişleri Bakanlığı’nın Sansür Heyeti’nin kırpmaları ile giren ve Necati Cumalı’nın aynı isimli öyküsünden uyarladığı Susuz Yaz eseri 1964’ün başında sansürsüz – orijin hali ile Berlin’de Oscar’dan sonra o yılların en önemli uluslararası ödülü olan günümüzde de hala aynı etkide olan Altın Ayı ödülünü almıştır. Erksan usta ilk Türk uluslararası yönetmeni unvanını alıyor.
Gelelim bu hafta çözümleyeceğimiz ‘Sevmek Zamanı’ eserine. Filmin özeti; Halil (Müşfik Kenter) bir yıl önce ada evinde boya yaptığı bir evde gördüğü tablodaki kadına aşık olur. Bir gün resmi seyrederken tablodaki kadın yani Meral çıkagelir. Meral Halil’in aşkına hayran kalır ve onun aşkına karşılık verir. Halil uzunca bir süre Meral’e değil onun resmine aşık olduğunu söylese de en sonunda Meral’in aşkına karşılık verir. Fakat Halil, ona aşık kalarak ölmek istediğini söyler ve ondan uzaklaşır. Meral ani bir kararla Başar ile evlenmeye karar verir. Halil bunu bir gazete haberinden öğrenir. Halil cansız bir mankene gelinlik giydirip Meral’in tablosunu da alıp bir kayığa biner. O sırada meral düğünden kaçarak Halil’in yanına gelir.
Halil, filmde, ilk başta seyirciye platonik ve saplantılı aşık izlenimi veriyor. Meral gelip aşkını paylaşmak istediğinde ise hala ısrarla tabloya aşık olduğunu söyleyen Halil’i izleyici korkak olarak düşünüyor ve bu hareketine anlam veremiyor (burada ‘Leyla ile Mecnun’ hikayesini anımsatıyor çöllere düşen Mecnun, Leyla yanına gelince ilahi aşka ulaştığı için Leyla’ya karşılık vermiyor). Halbuki Ödipal kompleksi zor atlatmış olan Halil, baba baskısı ile kaybettiği ilk aşkı olan annesini kaybettiği gibi remine aşık olduğu kadınında başka erkek tarafından elinden alınmasına ve zamanla aşkının bitmesinden korkuyor. Çünkü annesine duyduğu aşk engellenmiş baba tarafından ve bitmemiş ve bu acıyı bilinçaltına itmiş ve acı çekmeye alışmış. (Ödipal komplekste erkek çocuk anneye aşık fakat annenin baba tarafından hadım edildiğini düşünen çocuk babanın onu da hadım etmesinden korkarak bunu bastırmaya çalışır). Onun için Meral’in resmine aşık olarak ve gerçeğini reddederek bu aşkının da annesi gibi daimi olmasını istiyor. Aynı zamanda eğer onu elde ederse cezalandırılacağından korkuyor. Ama Halil en sonunda korkularından arınıyor. Filmin Tanrısı olan Erksan authorlüğünü ortaya koyarak Halil’in; ‘asla ama asla seni sevmeyeceğim! Ben resmine aşığım!’ lafını ‘asla, asla deme evlat’ diyerek cevaplıyor ve Halil’e Meral’e olan aşkını kabul ettiriyor. Ve Erksan, Halil karakterine ‘sana aşık olarak ölmek istiyorum’ dedirtiyor. Öyle de oluyor iki sevgili korkularını ve engelleri aşıp kavuştuklarında ödipal komplekste bahsedilen baba misyonunu filmde üstlenmiş Başar karakteri tarafından öldürülüyorlar.
Meral ile birden Başar’ın ile evlenmeye karar vermesi; Leyla’nın zengin İbn-i Selam ile evlendirilmesine karşılık geliyor. Söylemeden geçmeyelim.
Silik gibi gözüken ve önemli bir misyon üstlenen Mustafa karakteri ise Halil’in bilinçaltı veya egosuna denk geliyor. Sürekli ona ne yapması gerektiğini söylüyor veya Halil sessizce uzaklara bakarken Mustafa birden onun iç sesi oluyor ve ‘kahpe dünya bunu senin yanına bırakmayacağım’ diyebiliyor.
Uzun, sessiz, pencere, kapı arkasından çekilmiş karakterlerin buhranını izleyiciye geçiren çerçeveler filmi önemli kılan diğer önemli ögeler. Yönetmen Metin Erksan'ın ardından kaybettiğimiz üstat Müşfik Kenter’in (ö. 15/Ağustos/2012) muhteşem oyunculuğunu da unutmamak lazım. Daha fazlasını keşfetmek için ‘Sevmek Zamanı’ filmini izleyebilir, ‘Leyla ile Mecnun’un hikayesini baştan okuyabilir hatta Freud’un ödipal kompleksini de inceleyebilirsiniz. Böylece Metin Erksan ustayı şanına yakışır şekilde anmış oluruz.
Türk Sinemasının uluslararası yönetmeninin filmlerine karşı olan bakış açınızı biraz olsun genişletebildiysem, onun Türk Sinemasındaki yerinin önemini ve kaybının ne kadar acı olduğunu aktarabildiysem ne mutlu bana.
Sanatla kalın…